Cesaretle savaţýrsýnýz, onurla savaţýrsýnýz... Peki aslýnda ne için savaţýrsýnýz?
Savaţýmýzý, ţövalyelerimizin neden savaţtýđýný anlayabilmek için çođunluđun unuttuđu bazý gerçekleri yeniden gün ýţýđýna çýkarmalýyýz. Ýçinde bulunduđumuz savaţýn kökleri evrenin baţlangýcýna dek uzanýyor. Ne de olsa dünya hep bugünkü gibi bir yer deđildi.
Bizim zaman diye adlandýrdýđýmýz dönemden önce yalnýzca mistik bir boţluk vardý ve bu boţlukta çok eski, hiçbir özel ţekli olmayan enerjiler dolanýyordu. Bilinmeyen bir sebeple bu eski enerjiler yavaţ yavaţ biçim kazanmaya baţladý. Bu cisimleţme/maddeleţme sýrasýnda çok özel bir güç bilinç kazandý.
Logos adýndaki bu gücün tek amacý kendi yansýmasýný yaratmaktý. Yüksek dađlarý, derin vadileri ve masmavi gökyüzü ile Carnac dünyasýna ilk ţekil veren o oldu. Sonra, kayalarý yontmasý, vadileri ve okyanuslarý doldurmasý için suyu getirdi. En sonunda dünya mistik boţlukta turkuaz renkli bir mücevher gibi salýnan muhteţem bir yere dönüţtü. Ancak, Logos tatmin olmamýţtý. Yarattýđý nehirlerin, okyanuslarýn ve göllerin ihtiţamýna tanýklýk edecek birilerinin olmasý gerektiđini hissediyordu. Kayalar ve dađlar tek baţlarýna görkemliydi fakat hiçbirinde hayat yoktu.
Logos, dađlarý yapmak için kullandýđý enerjiden artanlar ile hayatý yarattý. Artýk suda yüzen balýklar ve toprakta yetiţen ađaçlar vardý. Ardýndan yeryüzünde hayvanlar belirdi ve gökyüzünde kuţlar süzülmeye baţladý. Logos, son olarak, kendisine benzeyen insanlarý yarattý. Ýnsanlar, Logos gibi, dünyayý kendi ihtiyaçlarýna göre ţekillendirme gücüne sahipti.
Bir süre herţey yolunda gitti. Logos, insanlar onu Tanrý diye adlandýrýyordu, durumdan memnundu; yarattýklarý ise kendilerine bahţedilen dünyanýn tadýný çýkarýyordu.
Oysa yakýnda hepsinin huzuru bozulacaktý.
Yansýmasý olan insanlarý yaratma telaţý içinde Logos, bir enerji parçasýna biçim vermeyi atlamýţtý. Unutulan bu parça, yüzyýllar boyunca, karanlýk bir vadide güzel bir cisme dönüţtürüleceđi aný bekledi durdu.
Baţlarda oldukça sabýrlýydý.
“Logos’un benim için özel bir planý vardýr.” diye düţünüyordu. “Belki de beni neye dönüţtüreceđine henüz karar vermedi.”
Uzun bekleyiţin sonunda, biraz ilgi gördükten sonra terkedilen her bilinçli varlýđýn yaptýđý gibi, sabrý tükendi ve öfkesi kabarmaya baţladý. Logos’unkine benzeyen bilinci sayesinde, unutulan bu enerji parçasý yavaţ yavaţ kendine biçim vermeyi baţardý. Üstelik insanlar gibi sýnýrlý bir ţekli yoktu, aksine her deđiţimde insanlarýn sýnýrlarýnýn ötesine geçiyordu. Deđiţtikçe daha da güçleniyor, unutulduđu için duyduđu öfke gitgide büyüyordu.
Logos, Unutulan’ý nihayet hatýrladýđýnda çok geç olmuţtu. Unutulan, kendine Pathos adýný veren bir varlýđa dönüţmüţtü. Logos’un gücüne kafa tutacak kadar kuvvetliydi, fakat içinde ondaki merhametin zerresini taţýmýyordu. Aksine, Logos’un özenle yarattýđý herţeyi mahvetmek için yanýp tutuţuyordu. Ýntikam almak uđruna yaptýđý ilk hamle dünyaya Deđiţim getirmek oldu.
Pathos’un getirdiđi Deđiţim yüzünden dört mevsim, gece ile gündüz, hayat ve ölüm ortaya çýktý. Pathos için bu yeterli deđildi, kendisinin duyduđu acýyý ve terkedilmiţlik hissini Logos’un da tatmasýný istiyordu. Pathos, bir avuç kumu aldý; her bir kum tanesine, ileride insanlýđýn günahlarý olarak anýlacak, en karanlýk duygu ve dürtüleri doldurdu. Ardýndan her bir zerreyi alýp insan dođasýna ekti. Ýnsanlar Logos’tan uzaklaţmaya ona yüz çevirmeye baţladý. Hükmetmeye ve yok etmeye yarayan hýrsý, ţehveti ve arzuyu tatmýţlardý.
Pathos’un ölümü getirmesiyle Logos’un dünyanýn görkemli varlýđýnýn sonsuza dek süreceđi yönündeki hayali yýkýldý.Çünkü, Logos’un sadece yaratma gücü vardý, yenileme gücü yoktu. Böylece, Pathos’un öyle bir niyeti olmadýđý halde, hayat ve ölüm arasýndaki ayrým yeni bir varlýđýn ortaya çýkmasýna neden oldu. Ölenlerin geride býraktýđý enerjilerden yeni hayatlar yaratma görevi yeni tanrýya, Hayat Tanrýçasý Akara’ya verildi.
Akara her canlý ile devamlý bir iliţki içindeydi. Yaţlanýp ölenleri gözetir, onlarýn yerini gençlerin almalarýný sađlardý. Dünya üzerindeki canlýlarý Logos’un anlayamadýđý bir ţekilde anlamayý baţarýyordu. Kendisine hiç saygý göstermedikleri halde canlýlarý ona aitlermiţ gibi seviyordu. Zaman geçtikçe, üzüntü içindeki Logos’un onlardan uzaklaţtýđýný fark etti; yarattýklarýnýn deđiţtirilmesine özellikle ölmesine katlanamayan Logos onlarý ihmal etmeye baţlamýţtý. Akara, yaratýcý rehberlik etmediđi sürece hayatýn verimli yaţanamayacađýný biliyor, üzülüyordu.
Bazen insanlar ţöyle dua ediyordu:
Biz senin çocuklarýnýz,
Unutmuţ olsan da
Terketme bizi asla.
“Belki,” diye düţündü Akara. “Belki bu çocuklara kendi çocuklarým gibi sahip çýkmalýyým.”
Logos, Akara’nýn niyetini anladý; yarattýklarýný tamamen kaybetmekten korktuđundan sorumluluklarýný yerine getireceđine dair Akara’ya söz verdi. Tanrýça bir süreliđine rahatlamýţtý.
Tam Logos sözünü tutmak üzere iţe koyulduđunda Pathos yeniden ortaya çýktý. Bu defa, Logos’un en baţta yarattýklarýndan birini, Logos’un üzerinde ilk kez rüzgarý hissettiđi, bulutlara ilk kez dokunduđu dađlarý yok etmeye karar vermiţti. Pathos, Carnac’ýn çekirdeđinin derinliklerinden ateţi çađýrdý; çok sevdiđi dađlarýnýn yýkýlmasý karţýsýnda dehţete kapýlan Logos Pathos’u durduramadý. Yok edici alevler ormanlarý tutuţturmuţ, nehirleri kurutmuţtu. Ýnsanlar tanýk olduklarý felaket karţýsýnda çaresizdi, pek çođu hayatýný kaybetmiţti.
Logos derin bir kederle yeniden kabuđuna çekildi, artýk ona ait olmayan dünya ile ilgilenmiyordu.
Bu defa Akara, Logos’un sorumluluđunu üstlenmekte kararlýydý. Ancak Logos’un kolay vazgeçmeyeceđini biliyordu. Hayatýn sürdürülebilmesi için, dünyayý zayýf yürekli Logos ve acýmasýz Pathos’tan kurtarmak üzere bir komplo düzenledi.
Akara’nýn bu arzusu yeni bir Tanrý’nýn yaratýlmasýna neden oldu: Cypher. Yeni Tanrý, yýkým ve aldatmacadan baţka bir ţey bilmiyordu.
Akara, Logos’un yanýna gidip ona yeni Tanrý’dan bahsetti. “Yok etme gücü var, ne daha fazlasý ne daha azý. Onun gücünü kullanarak Pathos’tan kurtulabilirsin.”
Akara’nýn anlattýklarýný dinleyen Logos sevinç içinde Cypher’ý aramaya koyuldu. Dünyayý yeniden eski haline getirme hayalleri ile oradan uzaklaţýrken Tanrýça’nýn yüzünde beliren tebessümü göremedi.
Cypher, Logos’un beklediđi gibi bir Tanrý çýkmadý. Yine de Logos, Hayat Tanrýçasý’na güvenip Cypher’dan yardým istedi.
Elbette Logos, Akara’nýn çoktan Cypher’a gidip ona diđer iki Tanrý’yý nasýl yok edeceđini anlattýđýndan haberdar deđildi. “Önce Pathos’un öldürmelisin.” diye Cypher’a tavsiyede bulundu. “Logos idealist ve zayýf olandýr; onu daha sonra da öldürebilirsin.”
Pathos ile yapýlacak karţýlaţma için hazýrlanmaya baţlayan Logos etrafýndaki bulutlarý toplayarak bir kýlýç yaptý. Buluttan kýlýcý o kadar güzel biçimlendirmiţti ki keskin aletin öldürücü özelliđi adeta maskelenmiţti. Yaptýđý kýlýcý Cypher’a verdi ve birlikte Pathos’un yaţadýđý Carnac’ýn en karanlýk vadisine dođru yola koyuldular.
Onlar yaklaţýrken Pathos gölgelerin arasýndan sýyrýldý ve ađaçtan yapýlmýţ sihirli mýzrađýný üstlerine fýrlattý. Mýzrak adeta çevresine hayat enerjisi yayýyor, beraberinde sükunet taţýyordu. Böyle bir silahý ancak bir tek kiţi yapabilirdi, silahý yapan Tanrýça onlarý uzaktan seyrediyordu.
Dövüţ çok hýzlý ve ţiddetli sürüyordu. Dövüţçüler tek kelime etmeden mücadele ediyordu. Cypher parlak kýlýcýný havaya kaldýrdý, Pathos ardý ardýna gelen hamleleri savuţturmayý baţardý. Dövüţü izleyen Logos, Pathos’un hak ettiđi sona kavuţmasý için sabýrsýzlýkla bekliyordu. Silahlarý ile yeniţemeyen iki Tanrý, zafer kazanmak için özel güçlerini kullanmaya baţladý. Önce Pathos, güneţi ve yýldýzlarý ortadan kaldýrarak dünyayý karanlýđa bođdu. Cypher bir an için kör oldu. Pathos mýzrađýný ileri fýrlattý, rakibinin omzunu sýyýrýp geçen mýzrak yeţil bir ýţýk saçtý. Mýzraktan yayýlan yeţil ýţýk Cypher’ýn görmesine ve Pathos’un sol kolunu kesmesine yetti.
Pathos acýyla bađýrarak dizlerinin üzerine çöktü; yaţam gücünü kaybediyordu. Cypher ve Logos zafer sevinciyle birbirlerine bakarken Pathos ve Cypher arasýnda belli belirsiz bir deđiţim gerçekleţti. Dýţ görünüţleri deđiţmemiţ olsa da yaţam güçleri ikisinin bedeni arasýnda yer deđiţtiriyordu. Pathos, -sihirli deđiţtirme yeteneđi- sayesinde artýk Cypher’ýn bedenindeyken Cypher’ýn ruhu az evvel yaraladýđý mađlup bedene hapsolmuţ yatýyordu.
Çok acý çekmesine rađmen Cypher’ýn ruhu ölüme direniyordu. Mýzrađý hýzla fýrlattý ve daha önce kendisine ait olan bedene sapladý. O sýrada Pathos beden deđiţtirmeyi akýl ediţini kutlamakla meţgul olduđundan mýzrađý fark etmedi. Sihirli mýzrak Tanrý’nýn kalbine saplanýp onu yok etti.
Pathos ölmüţtü, Cypher ise ölmek üzereydi. Cypher, artýk güçlerinin yok etmekle sýnýrlý olmadýđýný hissediyordu. Ruhlarýn deđiţimi nedeniyle, biraz çaba gösterirse o da bir zamanlar Pathos’un yapabildiđi gibi deđiţime yol açabilirdi. Yeni yeteneđiyle önce kesik koluna odaklanarak akan kaný durdurdu. Daha sonra tendon ve kemiklere yođunlaţarak onlarýn büyümesini ve yeniden kesilen uzvun ţeklini almasýný sađladý.
Tamamen iyileţince ayađa fýrladý, yeni gücünü herkesin duymasý için bađýrdý: “Yeniden dođdum! Artýk eţsizim, korkun benden!”
Güç gösterisinde bulunmak için vadiyi paramparça ederek bir tapýnak inţa etti. Ancak bu tapýnak taţtan deđil camdan yapýlmýţtý. Keskin kenarlarý dört bir yana ýţýk saçýyordu.
Zamanla insanlar tapýnađa hayranlýklarýný sergilemek, yaratýcýsý yeni ve güçlü Pathos-Cypher’a saygýlarýný göstermek amacýyla buraya akýn ettiler.
Pathos ve Cypher arasýndaki dövüţ ve Pathos- Cypher varlýđýnýn ortaya çýkýţý Carnac’ta birtakým deđiţimlere yol açtý. Çiçekler kokularýný kaybetti, ani mevsim deđiţiklikleri baţ gösterdi ve yeraltý sularý kahverengi adeta paslý akmaya baţladý. Üstelik yakýnda baţka deđiţiklikler
de görülecekti.
Bu deđiţikliklere yol açan Pathos-Cypher’ýn yaptýklarý deđildi. O, insanlarýn kendisine gösterdiđi ilginin tadýný çýkarmakla meţguldü.
Böylece aradan yýllar geçti ve insanlýk altý büyük krallýđa bölündü: Çölde kurulu savaţçý Hellsgarem, çelik gemileri ve limanlarý ile Bluegrant, beyaz ţehir Anrdeam, muhteţem mahsulleri ile ünlü Planisad, ticaret merkezi Brisbia ve tüm krallýklarýn en uzak ucunda bulunan El Morad.
Krallýklar oluţurken, dünyada meydana gelen deđiţimler yalnýzca mevcut yaratýklarý deđil baţka ţeyleri de etkiledi. Kurda ve ayýya benzeyen ama onlardan çok daha korkunç ve vahţi olan devasa yaratýklar görülmeye baţlandý, üstelik sayýlarý her geçen yýl artýyordu. Daha ţaţýrtýcý olaný da taţ ve sihirden yaratýlmýţ varlýklardý. En kötüleri ise tüm hayatý kendi anladýklarý düzeye (ölmemeye) getirmeye çalýţan zombilerdi.
Cehennemden gelen yaratýklarýn sayýsý o kadar artmýţtý ki yüksek duvarlar ile çevrili, sadýk muhafýzlarla korunan ţehirler bile onlara karţý koyamýyordu. Ýlk düţen krallýk Planisad oldu, böylece yiyecek sýkýntýsý baţ gösterdi. Kýsa süre sonra, Brisbia ve Arrdeam kaybedildi. Ulu barbar krallýđý Hellsgarem bile hayatta kalamadý, krallýđýn düţüţünü görmektense ţehri kendileri yakmayý tercih ettiler. Buradan kurtulanlar, ţehirlerinden kaçýp El Morad’a gitmekte olan Bluegrant gemilerine sýđýndýlar.
El Morad kralý Manes sýđýnmacýlarý koţulsuz kabul etti. Gücü yerinde olanlar, henüz saldýrýya uđramayan tek ţehrin savunmasýný kuvvetlendirmek üzere orduya alýndýlar. Yeni savaţ alanlarý inţa edildi, gerekli malzemeler temin edildi ve yeni silahlar yapýldý. El Morad halký ţehirlerini kaybetmemeye kararlýydý, kendi ţehirlerini býrakýp kaçanlarsa yeni evlerini bađlýlýkla savunmaya hazýrdý. El Morad insanlýđýn son kalesiydi. Kaybedilirse insanlýđýn sonu olurdu.
Yedi uzun yýl boyunca ölmeyen yaratýklar ve canavarlarla savaţtýlar. Kral Manes, yýllarca dualarýna kulak vermeyen, olanlara seyirci kalan tanrýlara yakarýp durdu. Ýnsanlar hala direniyor hatta güçlenmeye baţlýyordu.
Savaţýn ilk iki yýlý geçtiđinde El Morad sakinleri saldýrýlara alýţmýţtý. Direniţleri sađlamdý, savaţ tekniklerini geliţtirmiţlerdi. Sonunda, güvenli duvarlarýn arkasýndan çýkmaya bile cesaret ettiler. Onlara metal ve ađaç sađlayan ţehrin ardýndaki dađlarýn arasýndan geçitler açýp silahlý birliklerini ormanlara gönderdiler ve toprađý ekmeye baţladýlar. Baţlangýçta ürün yetiţtirmek zor oldu, ancak zamanla insanlarý dađlara veya yeraltýna yerleţtirerek mahsul ekimi için ţehrin güvenli duvarlarý arasýnda boţ alanlar yaratmayý baţardýlar.
Üçüncü yýlda, artýk tecrübe kazanmýţ olan askerler sadece saldýrýlarý geri püskürtmeyi beklemekten vazgeçip canavarlarý avlamaya baţladýlar. Savaţçýlar evlerine kahramanlýk ve zafer hikayeleri ile dönüyordu. Bu savaţçýlar daha sonra biraraya gelerek Ţövalyeler olarak bilinen birliđi oluţturdular. Ţövalyeler, El Morad dýţýnda yaţar ve hayatlarýný görevlerine adardý, bazýlarý sihir yapmayý ve ţifa ilmini bile öđrenmiţti. Böylelikle yýllar geçti ve ţövalyeler güçlenerek varlýklarýný sürdürdü.
Savaţýn yedinci yýlýnýn son gecesinde, olađanüstü bir ţey yaţandý. El Morad üzerine kýzýl yađmur yađmaya baţladý. Uzaklarda beliren yeţil bir sis tabakasý ţehre dođru sürükleniyordu. Ürkütücü bir ses duyuldu, insanlar ilk kez kapýlara dođru kaçmaya baţladýlar. Hiçbiri korktuđunu inkar edemezdi.
Kral Manes son bir umutla tanrýlara yalvardý.
Tanrýlardan biri sesine kulak verdi. “Benden dileđin nedir?”
“Halkým her gün ölüyor. Lütfen bize yardým edin.”
“Yardýma ihtiyacýnýz yok.”
“Fakat halkým her gün ölüyor. Ţimdiyse bu korkunç yađmur ve sis baţ gösterdi. Halkým sonumuzun geldiđini düţünüyor. Nasýl yardýma ihtiyacýmýz olmaz?”
“Yardýma ihtiyacýnýz yok.”
Halkýnýn kurtuluţunu sađlamakta kararlý olan Kral yalvardý. “Fakat siz güçlüsünüz! Siz dilerseniz herţey yoluna girebilir. Biz sizin aciz kullarýnýz.”
“Kullar da felaketlerden nasibini alýr, siz benim kullarým olacaksýnýz. Bugün dualarýnýzý kabul etmek için deđil sonunuzun yaklaţtýđýný haber vermek için ortaya çýktým.”
Kral öfkelenmeye baţladý. Tanrý’ya bađýrma cüretini göstererek “Eđer bize yardým etmeyecekseniz biz o sonu hep birlikte karţýlayacađýz.” dedi.
Tanrý çoktan gitmiţti. Kral hangi Tanrý ile konuţtuđunu bile bilmiyordu. Ona cevap veren Logos muydu? Yoksa Akara ya da Pathos- Cypher mý?
“Yapabileceđimiz bir ţey mutlaka vardýr” dedi konsey üyelerinden biri, alnýndaki teri silerek.
Yanýnda duran baţka bir üye esnemesini güçlükle bastýrdý. Vakit öđleyi geçmiţti; liderler, Tanrý’nýn Kral’a karţýlýk verdiđi dün geceden beri ayný konuyu tartýţýyordu.
Planisad ţehrinden bir Lord ayađa kalkýp söz aldý ve ţehre yaklaţan yeţil sisten kurtulmak için kaçmayý önerdi. “Burada kalýp o korkunç, tüyler ürpertici sisin bizi yutmasýný bekleyemeyiz.” dedi.
Keţfe gönderilenlerden geri dönen olmamýţtý, bu nedenle Lord hala vakitleri varken kaçmanýn en iyisi olduđuna inanýyordu.
Diđerleri öneriye itiraz etti, çünkü herkesi ţehirden çýkarmak günler sürerdi ve ţehrin güvenli duvarlarýnýn dýţýnda kaçmaya çalýţýrken sise yakalanma ihtimalini göze alamazlardý.
Cesur bir Erenion “Tanrý’yý öldürürsek herţey düzelir.” diye atýldý elini havaya savurarak. O sýrada kadehini doldurmakta olan zayýf hizmetkarý neredeyse deviriyordu.
Bir Barbar “Evet.” diye bađýrarak onayladý. “Daha önce de kaçtýk ama buraya gelip direndiđimiz için kurtulabildik. Daha önce de savaţtýk, yine savaţalým. Savaţalým. Býrakýn gelsinler.”
Konsey kargaţa içindeydi. Tanrý ile savaţma önerisi ilk kez sunulmuyordu. Çođu tek çözümün bu olduđunu düţünse de hiçbiri savaţmaya istekli deđildi.
“Sen delirdin mi?” diye bađýrdý biri. “Cypher bir TANRI!”
“Tanrý olan Pathos, aptal! Gözünü aç!”
Soylu olmayan üyelerden biri, kendisi baţka yararlý özelliklerinden çok kitap okumasýyla bilinirdi, “ Ben bu olayýn arkasýnda baţka bir Tanrý olduđundan ţüpheleniyorum.” dedi.
Kral ayađa kalkýp konseye seslendi. “Kalacađýz, fakat savaţmayacađýz. Ţövalyelere haber salýn.”"
Atlý ţövalyeler halkýn sevinç çýđlýklarý eţliđinde kalenin kapýsýndan içeri girdi. Kurtarýcýlar, efsanenin kahramanlarý gelmiţti. Keskin kýlýçlarý ve parlak zýrhlarý ile eski hikayelerdeki kahramanlarý andýrýyorlardý. Onlarý gören hiç kimse yenilebileceklerine inanmazdý.
Yaklaţýk üç yüz ţövalye Tanrý’yý aramaya koyuldu. Efsaneye göre, tanrýlardan biri çok uzun zaman önce yaptýđý camdan bir tapýnakta yaţýyor ve tüm ihtiyaçlarý inananlarý tarafýndan karţýlanýyordu.
Ellerinde çocuklara anlatýlan hikayelerden baţka ipucu olmayan ţövalyeler atlarýný vahţi ormanlara sürdüler. Nadiren karţýlarýna çýkan bir kaç kötü yaratýđý öldürerek yollarýna devam ettiler. Ţövalyelerin her zaman avladýđý bütün o kötü yaratýklar birdenbire ortadan kaybolmuţ gibiydi.
Bir gece ţövalyelerin üzerine ađýr bir yorgunluk çöktü ve hepsi derin uykuya daldý. Düţlerinde vadinin kýyýsýnda insanlarýn bulunduđu bir yer gördüler. Bazýlarý, uykunun tesiriyle, aradýklarý yere geldiklerini sandý. Yaklaţtýkça, insanlarýn yüzündeki umutsuzluđu, yorgunluđu ve tarifsiz kederi gördüler. Düţ gören ţövalyeler gerçeđe uyanmaya baţlamýţtý. Burasý Tanrý’nýn eviydi, insanlar da ona tapan inananlar deđil Tanrý’nýn köleleriydi. Tapýnađa iyice yaklaţtýklarýnda görmedikleri halde varlýđýný hissettikleri bir el görüţlerini kapattý. Böylece rüyadan uyandýlar, ama sabaha dek yerlerinden ayrýlmadýlar.
Gördükleri rüya yüzünden tedirgin olsalar da ţövalyeler hala son derece kararlýydý. Üstelik yeni bilgiler edinmiţlerdi. Batýya dođru harekete geçtiler, aradýklarý yerin o yönde olduđunu biliyor gibiydiler. Rüyanýn etkisiyle zihinlerinde ve kalplerinde uzun zaman önce unutulmuţ bir dua dillenmeye baţladý.
Biz senin çocuklarýnýz
Uzun zaman unutmuţ olsan da
Terketme bizi asla.
Ţövalyeler, durmaksýzýn, günlerce at sürdüler. Ne kendileri ne de atlarý açlýk ya da yorgunluk hissediyordu. Hepsi rüya sayesindeydi. Ve dua.. Onlara güç vermiţti.O muhteţem manzara ile karţýlaţýncaya dek yola devam ettiler. Karţýlarýnda elmas gibi parýldayan muazzam bir tapýnak duruyordu. Rüyalarýnda görmüţ olmalarý bile onlarý bu göz alýcý manzaraya hazýrlamamýţtý.
Ancak tapýnakla aralarýnda aţýlmaz bir engel vardý. Gözle görünür bir engel deđilse de atlar bir noktadan sonra ilerlemeyi reddediyordu. Atlarýndan inen ţövalyeler bile o görünmeyen sýnýrýn ötesine geçmeyi baţaramýyordu. Sanki sýnýra yaklaţýnca onun ötesine geçme isteđi kayboluveriyordu.
Öđlen olduđunda hala karţýya geçebilen kimse yoktu, etraflarýnda bazý deđiţiklikler beliriyordu. Onlarý çevreleyen ormanlar ve çimenler týpký bir serap gibi kayboluyordu. Toprak hýzla kuruyor ve çatlýyordu. Derken, üzerinde durduklarý toprak ansýzýn ikiye ayrýldý ve ţövalyeler açýlan büyük yarýđýn içine düţtü.
Pek çođu yaralandý, bazýlarý öldü. Hayatta kalanlarsa kendilerini, önceden karţýlaţtýklarý ya da ilk kez gördükleri türlü canavarla dolu bir mađarada buldu. Ormandaki tüm kötü yaratýklarýn geldiđi yer burasýydý.
Yaratýklarýn üzerinde Pathos- Cypher duruyordu.
Tanrýnýn bir kafa iţaretiyle tüm yaratýklar ţövalyelere dođru saldýrýya geçti. Ţövalyeler ellerindeki kalkanlarý gövdelerine siper ederek daire oluţturdular, böylece hem düţmaný olabildiđince uzak tutacak hem de dairenin içindeki yaralý ve ţifacýlarý koruyabileceklerdi. Ţövalyeler usta savaţçýlardý, ancak savaţ ilerleyip sayýlarý azaldýkça amansýz düţmanlarýnýn saldýrýlarýnýn sonu gelmeyecek gibi görünüyordu.
Ţövalyelerin sayýsý ellinin altýna indiđinde canavarlar saldýrmayý býraktý. Pathos-Cypher yaklaţýrken onlar geri çekildi. Tanrý, sonlarýna kavuţmadan evvel, ölümlülerin kendisini görmesini istiyordu. Tanrý’yý ilk kez yakýndan gören ţövalyeler onun gerçekte nasýl göründüđünü öđrendiler. Devasa cüssesine rađmen yaţlý bir adamdan biraz halliceydi. Ţövalyelerin beklediđi gibi gaddar bir savaţçýyý andýrmýyordu.
Tanrý, “Hoţ geldiniz, Ţövalyeler. Yorgun olmalýsýnýz.” diyerek onlarla alay etti.
Ţövalyeler karţýlýk vermedi. Onun yerine, kýlýç kullanmakta usta olanlar seçtikleri hedefe dođru kýlýçlarýný savurdu. Mistik savaţçý güçlerine sahip olan ţövalyeler son bir karţý saldýrý için tüm güçlerini kullandý, yaratýklarýn üzerine alev ve yýldýrým yađdýrmaya baţladýlar. Saldýrý o kadar ţiddetliydi ki Pathos-Cypher canavarlarýn ölümünü seyretmekten baţka bir ţey yapamadý. Ýnsanlar yenilmiţti belki ama, ayakta tek bir canlý yaratýk býrakmamýţlardý. Hala hayatta olanlar yaratýklar da kan içinde çaresizce yerde yatýyordu. Ţövalyeler Pathos- Cypher’ýn etrafýný çevird
Yalnýzca fiziksel güç ve birazcýk sihirle bir Tanrý’yý mađlup etmeye çalýţmak düpedüz delilikti. Yine de denemeleri gerekiyordu.
Pathos-Cypher kendisinin ţövalyelerin kýlýcýndan ve büyülerinden daha güçlü olduđunu biliyor ve korkmuyordu.Elinin bir hareketi ile öldürülen ţövalyelerin cesetleri canlandý ve bir zamanlar kardeţi olduklarý savaţçýlarýn üzerine saldýrdý. Ýlk zombi kýlýcýný kavradýđýnda hayatta olan Ţövalyelerin zihninde bir dua canlandý.
Biz senin çocuklarýnýz
Uzun zaman unutmuţ olsan da
Terketme bizi asla.
Öldürülen kardeţleri birer birer canlanýyor ve onlara karţý silahlanýyordu. Ţövalyeler, hayatlarýnda ilk kez hem böylesine korkuyor hem de böylesine umut besliyordu. Dua etmeyi sürdürdüler.
Biz senin çocuklarýnýz
Uzun zaman unutmuţ olsan da
Terketme bizi asla.
Seninle yeniden bir olduk biz
Artýk duyabilirsin sesimizi,
Dualarýmýza kulak ver.
Dualara kulak asmayan Pathos-Cypher daha ţiddetli saldýrdý, ţövalyeler hala direniyordu.
Sona yaklaţmaktayken,
Ezele kavuţmayý arzuluyoruz,
Bizi evimize kabul et.
Gökyüzünde yýldýrým gibi bir ýţýk belirdi. Yaratýcý Logos kutsal yayýný çýkardý ve kurtuluţ için edilen dualardan aldýđý yaţam enerjisi ile dolu sihirli okunu fýrlattý. Ok, inançsýz Pathos- Cypher’ýn kötü kalbinden saplandý.
Pathos- Cypher son nefesini verirken Ţövalyeleri lanetledi. “Bana eziyet eden herkes benim siyah kanýmla lanetlensin!”
Logos’un korumadýđý gözleri kör edecek bir parlaklýkla Pathos- Cypher ýţýđa karýţtý ve mistik boţluđa gönderildi.
Sevgi dolu iki ses duyuldu sonra. “Çok uzun zamandýr size kavuţmak, size dönmek için yol alýyorduk. Eve hoţ geldiniz.”
Bazý ţövalyelerin dudaklarýndan ţu isim döküldü: “Logos.”
Ýçlerinden bazýlarý farklý bir ismi mýrýldandý. “Akara.”
Pathos- Cypher’ýn ölümü ile kýzýl yađmur dindi, yeţil sis dađýldý. Zafer kazanan ţövalyeler El Morad’ý kutlama yaparken bulmak umuduyla evlerine döndüler.Yedi yýl süren savaţ nihayet onlarýn zaferi ile noktalanmýţtý.Ulu ţövalyelerin hikayeleri insanlar arasýnda çabucak
yayýlmýţtý. Logos ve Akara adýna tapýnaklar inţa edildi.Alimler bu iki Tanrý’yý neyin biraraya getirdiđini tartýţýyordu.Bu birliđin gerçekleţmesini sađlayan ne olmuţtu?
Ýnsanlýk yeniden geliţmeye baţladý ve herkes Pathos- Cypher’ýn korkunç lanetini unuttu.
Artýk barýţ sađlanmýţtý, insanlar ţehirlerden ayrýlmaya baţlamýţtý. Baţlarda, bir zamanlar onlarý koruyan duvarlarýn ve siperlerin yakýnýnda küçük çiftlikler kuruldu. Ardýndan ekilen alanlar geniţlemeye, çeţit çeţit mahsuller yetiţtirilmeye baţlandý. Çiftçilere destek olmak için köyler kuruldu. Nüfus bu yerleţim birimlerine dođru yayýldý ve medeni dünya hýzla büyüdü.
Ancak, El Morad topraklarýnda barýţ uzun sürmeyecekti.
Yeni bir hayata baţlayan ţövalyeler çocuk sahibi de oldular.. bu çocuklar Pathos- Cypher’ýn lanetli siyah kanýný taţýyordu.
Siyah kandaki kötülük insanlarý hastalanmasýna yol açtý ve krallýkta salgýn hastalýk baţ gösterdi. Salgýnýn sebebini öđrenen insanlar öfkeden deliye döndü. Etrafa korku salan bu çirkin çocuklardan bazýlarý ormana terk edildi, bazýlarý insanlardan saklanmak için ţehrin karanlýk, ýslak lađým borularýna sýđýndý. Bu lanetli çocuklara Tuarekler adý verildi.
El Morad rahipleri, Tuarek’lerin kötü olduđuna inanarak onlarý esir aldý. Ţövalyelerin çocuklarý, ailelerinin kurtardýđý ţehirde, El Morad’da birer esir olarak yaţýyordu.
Kýsa bir süre sonra, Tuareklerden biri cesaret gösterip diđerlerine öncülük etmeye baţladý. Sürekli korku ve utanç içinde yaţamak zorunda olmayacaklarý bir yerde toplanmalarý için mücadele ediyordu. Tuareklere savaţmayý ve vahţi dođada nasýl hayatta kalacaklarýný öđretti. Tuareklerin ruhani lideri olan bu kahramanýn adý Zignon’du. Zignon önderliđindeki Tuarekler kuzeye dođru yol koyuldu. Yol boyunca, Pathos’un hala hayatta olan hizmetkarlarý ve onlarý takip eden El Morad askerleri ile savaţmak zorunda kaldýlar.
Çođu zaman açlýkla ve sođuk hava ţartlarý ile mücadele ederek kuzeye dođru giden Zignon’u takip ettiler. Dünyanýn sonu olduđu söylenen Eslant dađlarýný aţtýlar. Dađlardaki buzlu platoda Luferson Kalesi bulunuyordu. Burasý Pathos’un yýkýma baţladýđý yerdi ve El Morad askerlerinden korunmak için uygundu, bu nedenle Zignon, Luferson Kalesi etrafýna bir krallýk kurdu. Krallýđa, Karus ulusu adýný verdi. Zorlu iklim koţullarýna uyum sađlayamayan pek çok Tuarek burada hayatýný kaybetti, hayatta kalanlar kendilerini böyle sefil bir yere getirdiđi için Zignon’a öfke duyuyordu.
Zignon, Tuarekleri kurtarmasý için Logos’a yalvardý, ancak Logos ona yanýt vermedi. Çünkü deđiţim geçiren bu yaratýklarý Logos yaratmamýţtý, o sadece insanlarý yaratmýţtý. Ýnsanlarýn çocuklarý ve kahraman ţövalyelerin torunlarý olduklarý halde Tuarekler gözden çýkarýlmýţ ve yüz üstü býrakýlmýţlardý.
Zignon’un dualarýna cevap veren bir Tanrý oldu. Ýsmini söylemedi, gülümsemekle yetindi ve Zignon’a ţöyle dedi, “Sonunda hayallerim gerçek oldu, artýk benim de kendi çocuklarým var.”
Gizemli Tanrýça’nýn desteđini alan Zignon, El Morad’ý devirmek, kendisinin ve arkadaţlarýnýn katlanmak zorunda kaldýđý aţađýlanmayý ve baskýyý onlara da yaţatmak için intikam yemini etti.
Sonsuz Savaţ böylece baţlamýţ oldu.
Karus ve El Morad arasýnda süren sonsuz savaţlarda birçok kahraman cesurca savaţarak öldü fakat hiçbiri Ronark’ýn cesareti ve gücüne asla sahip olamadý.El Morad’ýn en güçlü büyüleriyle donatýlmýţ bu korkusuz kahraman, savaţlara her zaman en önde atýlarak “Logos Ýçin!” diye haykýrmasýyla tanýnýrdý. Ronark, karţýsýnda durmaya çalýţan tüm ahmaklara eţsiz büyülerinden tattýrýp, onlarý bir daha dönmemecesine yok edebiliyordu.Fakat en güçlü kahramanlar bile ölümlü vücutlarýyla bazen kaybetmeye mahkumdur.
Bu korkusuz kahramanýn sonu olduđuna inanýlan topraklar onun anýsýna “Ronark Topraklarý” olarak adlandýrýlmýţtý. Ancak herkesin bildiđinin aksine aslýnda Ronark yok olmamýţtý! Tanrý Akara, Ronark karţýsýnda çaresiz kalan Tuarek’leri izledikçe hiddetlenmiţ ve Ronark’ý savaţ sahnesinden kaçýrarak sihirli bir küreye hapsetmiţti. Ronark çaresizce tanrýsý Logos’tan yardým dileyip durdu fakat haykýrýţlarý sanki sađýr kulaklara gidiyordu. Her ne kadar Tanrýsý O’nu terketmiţ gibi gözüksede, Ronark’ýn yüređinde Logos için sakladýđý inanç asla kaybolamazdý. En sonunda, bir gün Logos Ronark’ýn rüyasýnda bir siluet olarak belirdi ve Ronark’ý içinde hapis tutulduđu sihirli küreden kurtulabilmesi için gereken büyüyle besledi. Aradan geçen uzun zamandan sonra, Ronark en sonunda sihirli kürenin tüm enerjisini içine çekebilmiţ ve Akara’nýn zulmunden kendini kurtarabilmiţti. Ýçinde bir Tanrý tarafýndan bahţedilmiţ en güçlü büyüyü barýndýran Ronark artýk bir ölümlü vücudundan sýyrýlmýţ ve kendini yepyeni bir Tanrý olarak bulmustu.
Bugün, Ronark Topraklarýnda sonsuz savaţ tekrar canlanýyor. El Morad ve Karus ýrklarýný birţey sanki tetikliyor. Dökülen kanlarýn üzerinde eţsiz ţekilde yankýlanan bir ses, herkesin kulaklarýnda ţu sözlerle çýnlýyor:
“Hazýr ol Akara! Senin hilelerin beni savaţýmdan kopardý ve senin büyün bugün beni bir Tanrý yaptý! Carnac, ţovalyerin artýk yeni bir Tanrýsý var! Bugün herkes yerini almak ve savaţmak zorunda!”
Ronark’ýn dönüţümü ona ölümsüzlük verdi, fakat onu çok güçlü yapmadý. En güçlü Karus ţampiyonlarý bir kerede hepsini öldürebilirdi, fakat bu sefer bir orduya karţý gelemedi. Taktik ve disiplinli çalýţmayla, Karus, Ronark’ý yenmeyi baţardý, fakat herseferinde bu kahramanýn içindeki ölümsüzlük enerjisi tekrardan dirilmesini sađlamaktaydý. Her diriliţ bir iţkenceydi ve Ronark bu amansýz acýlara dayanmaya çalýrken bir yandanda Logos’a olan öfkesi büyüdü.Hatta Cypher ve Pathos’un yoketme gücüne sahip olmayý bile arzuladý
Ronark Cypher ve Pathos’un yokedilmesinden sonra bu korkunç gücten arda kalanlardan yararlanabilmek için gizemli bir araţtýrmanýn içene girdi. Gecelerce ve haftalarca araţtýrdý, ama arýţý baţarýsýzlýkla sonuçlandý. Sonra, bir gece, günýţýgý tam dođmak üzere iken, aradýđýný buldu. Aslýnda düţündüđü gibi ulaţýlmasý zor biyerde deđil aksine ElMorad ordusunun herzaman savaţtýđý vadideydi. Ronark, büyük bir zevkle kükredi. Uzun zamandýr ulaţmaya çalýţtýđý ve Karusu yokedecek bu güce artýk sahipti. Bugün sonun baţlangýcýydý.
Güneţ dađlarýn arasýndan kendini gösterirken, Ronark savaţ alanýna dođru ilerlemekteydi. Karus ordusunu kýţkýrtmak için bađýrýyor ve onlarý nasýl ezip, öldüreceđini ve ailelerine nasýl iţkece çektireceđini haykýrýyordu. Öfkesi dahada büyümüţtü. Karus, Ronark’ý öldürmek için tekrardan hazýrdý. Ona yaklaţýrlerken, Ronark halkýna döndü ve beklemelerini emretti. Dünyanýn tanýklýk ettiđi bu büyük savaţa sahit olacaklardý.
Ronark birkez daha öldürüldü.
Dirilme acýsý geçen seferkinden çok daha fazla artmýţtý. Daha sonraki araţtýrmaarýnda Ronark aslýnda Cypher ve Pathos’un gücünden sadece çok küçük bir parça alabildiđini farketti. Hemen kendini toparladý ve Carnac dünyasýna yayýlmýţ bu gücün hepsini bulmak için araţtýrmaya giriţti. Bütün güç bir ýţýk gibi bitkiler tarafýndan emilmiţ ve bu bitkiler çeţitli canavarlar tarafýndan yenilmiţti. Ronark, bu canavarlarýn sadece yakalanmasýnýn birţeyi deđiţtirmeyeceđini anladý. Hepsi öldürülmeliydi. Hemen adamlarýna bu katliyamý baţlatmalarý için emir verdi. Adamlarýnýn bu yardýmýyla bu güce kavucađýný biliyordu.
Ronark’ýn bu büyüyen gücünü farkeden Logos ve Akara, onu yenebilmek için yeni bir güc arayýţý içine girdiler. Savaţlarda ţu ana kadar hiç yenilmemiţ genç bir savaţçý olan Girakon’u buldular. Ardream savaţlarýnda düţmaný karţýsýnda yýrtýcý ordusunun kontrolunu her zaman çok iyi kullanan ve ulaţýlmasý zor bir güce sahipti.
Girakon’un annesi ElMorad topraklarýna gelen ilk Pury Tuareklerden biriydi. Herzaman ailesinin ve kendisinin herzaman bu yokoluţun kýyýsýnda olduđunu bilerek yaţamýţtý. Girakon halkýný herzaman ElMorad’ýn zorbalýđýndan ve haksýzlýđýndan koruyacađýna söz vermiţti. Bu üstlerindeki laneti yoketmek için, ElMorad’ý yenerek zafere ulaţmak istiyolardý. Girakon aslýnda barýţtan yanaydý, fakat bu Sharine Raids’ten önceydi. Annesi, yüzlerce kiţi ile birlikte, zalimce öldürülmüţtü. Girakon için artýk intikam almanýn zamaný gelmiţti.
Annesi, yüzlerce kiţi ile birlikte, zalimce öldürülmüţtü. Girakon için artýk intikam almanýn zamaný gelmiţti..
Ronark’la karţýlaţmak için, Akara Girakon’a ölümsüzlük verdi ve Logos’da kendi gücünü verdi. Girakon’a, Cypher ve Pathos’un gücünden arda kalanlarý bulmasý için emir verdiler. Bütün Karus’a, Girakon’un bu gücü emebilmesi için, canavalarý öldürmesini emrettiler. Gücü çok hýzlý artýyordu ve bu arayýţ sýrasýnda hiç durmadan çalýţtý.
Heriki ElMorad ve Karus halkýda kimin tanrýsý bu güçten daha çok toplayabilirse, savaţýn kaderini o belirleyecek olduđunu biliyorlardý.
Heriki ElMorad ve Karus halkýda kimin tanrýsý bu güçten daha çok toplayabilirse, savaţýn kaderini o belirleyecek olduđunu biliyorlardý.
With every able bodied knight slaughtering creatures to release trace amounts of Pathos' and Cypher's essences, both Girakon and Ronark quickly grew stronger. Yet some worried about how the heroes increased in power. With every gain, Ronark grew frenzied for more, seeming to care for nothing else. Girakon, very unlike himself, displayed an aggression toward his own warriors. It was whispered in back rooms and dark corners that there was something twisted and wrong about the powers the heroes were absorbing.
Güneţ dađlarýn arasýndan kendini gösterirken, Ronark savaţ alanýna dođru ilerlemekteydi. Karus ordusunu kýţkýrtmak için bađýrýyor ve onlarý nasýl ezip,öldüreceđini ve ailelerine nasýl iţkece çektireceđini haykýrýyordu. Öfkesi dahada büyümüţtü. Karus, Ronark’ý öldürmek için tekrardan hazýrdý. Ona yaklaţýrlerken, Ronark halkýna döndü ve beklemelerini emretti. Dünyanýn tanýklýk ettiđi bu büyük savaţa sahit olacaklardý.
Her yetkin ţovalye Pathos ve Cypher'in mahiyetinin kalýntýlarýný takip ederek katlettikleri yaratýklarla, hem Girakon hem de Ronark'ýn hýzla büyümesine yol açtý. Yine de bazýlarý kahramanlarýn nasýl bu kadar güçlendiđi konusunda kaygýlýydý. Her kazançla Ronark baţka hiçbir ţeyi umursamadan, çýlgýnca büyüdü. Girakon, kendinden beklenmeyecek bir ţekilde, kendi savaţçýlarýna karţý nedensiz saldýrgan bir tavýr sergiledi. Arka odalarda ve karanlýk köţelerde kahramanlarýn elde ettiđi güçlerle ilgili çarpýk ve yanlýţ birţeyler olduđu fýsýldanýyordu.
Ve sonunda Pathos ve Cypher'in son güçleride tükenmek uzereydi. Girakon ve Ronark birbirlerinden güç çalamayacak kadar eţit derecede üstün savaţçýlardý. Ýkisi de kendilerinin ve halklarýnýn kaderlerini belirleyecek olan son bir savaţ öngörüyorlardý. Amansýz bir kararlýlýkla iki taraf da Moradon'a uçuţtan sonraki en belirleyici olay olacađýný bildikleri savaţ için planlarýný yaptýlar.
Haftalarca El Morad ve Karus ordularý savaţtý. Ýki ordu da Lunar vadisinin karţýt taraflarýnda toplanana kadar, Adream ve Ronark topraklarý korkunç savaţlara ve iki tarafýn birbirine karţý biriken nefretine ţahit oldu. Hücuma geçtiklerinde attýklarý naralar cennetten onlarý izlemekte olan Akara ve Logos'a bile ulaţtý.
Mücadelenin en can alýcý noktasýnda Ronark ve Girakon buluţtular. Ýkisi de birbirini yakmak ve dondurmak üzere cehennem güçlerini topladýlar, fakat bu gibi ţeyler onlarý yok etmek için çok yetersizdi. Daha sonraki dakikalar ise yeri sarsýcý patlamalarýn, buz ve ateţten meydana gelmiţ ruhani yaratýklarýn korkunç feryatlarýndan oluţan bir bulanýklýktý. Savaţ ikisinin düellosunu merkez almaya baţladý ve ţiddetli bir girdapýn içinde yavaţca devinen bir mücadeleye dönüţtü.
Daha sonra Ronark kritik darbesini savurdu. Girakon tökezledi ve bu anlýk açýk onun çöküţü oldu. Ronark, Girakon'un sahip olduđu bütün gücün salýnmasýna neden olan bitirici vuruţu yaptý. Ronark bu gücü kendine katarken üzerine bir degiţiklik geldi. Karardý. Pathos ve Cyper'in kaybolmuţ güçleri yeniden birleţti ve Ronark'ýn bedeninde yeniden bilinç kazandý. Pathos-Cypher mevcudiyeti yeniden bir bütün olmuţtu.
Birden Pathos'un mesajcýlarý Ronark'ýn çevresini sardý. "Sonunda seni bulduk efendimiz. Seni çok uzun zamandýr arýyorduk. Emrin üzerine anti-enerjiyi bir araya getirdik. Moradon'daki Crystal'da senin talep etmeni bekliyor." Pathos'un yardakçýlarý eski efendilerinin ruhu tarafýndan çekilmiţlerdi.
Ronark bütün Adonis'in üzerinden duyulabilecek bir sesle seslendi, "Beni dinleyin, Carnac halký! Bugün kendi haklý gücümü talep edeceđim. Moradon'a!"
Vardýđýnda Ronark dođruca ţehrin ortasýndaki dev kristale dođru yürüdü. Ýçinde bulunan enerjiyi kendine katmak için kullanan sihiri baţlattýđýnda mesajcýlar belirdi. Onu durdurma giriţimiyle, ţovalyeler hattý kýrýp Ronark'ý öldürmeyi umarak mesajcýlara saldýrdýlar ama hiç sanţlarý yoktu.
Devam eden kaosun ortasýnda Akara'nýn sođuk sesi yankýlandý, "Halkýmý yok etmene izin vermeyeceđim. Bugün seni sonsuza kadar tutsak ediyorum!" Ve dünya ateţe dönüţtü.
çok sayýdaki volkanik taţlar Carnac'ýn eski çekirdeđinden patladý ve hepsi Ronark'ýn tepesine düţtü. Hepsinin toplam gücü onun bile karţý koymasý için çok fazlaydý ve Ronark ezici ađýrlýđýn altýnda gözden kayboldu. Onu yanan sayýsýz tabakanýn içinden yüzeyin aţađýsýndaki derinliklerine dođru sürüklediler.
Kýsa süre sonra Akara, Ronark'ý hapsedicek olan canlý toprađý döktü. Fakat aceleyle volkanik taţlarýn da takip etmesini emretmeyi ihmal etti. Baţlarýnda yönlendirecek kimse olmadýđýndan dolayý Moradon ţehrinin etrafýna yayýldýlar.
Korkuyla, Logos olaylarý kayýtsýz bir ţekilde izledi. Bütün bunlarýn sebebinin Akara ile yapmýţ oldugu planlar olduđunu hatýrlayarak kendini suçladý. Tekrardan yarattýklarý yokoluyor ve Moradon'un yýkýlmasý da bunun kanýtý oluyordu. Piţmanlýđý onu gizemli boţluklara geri adým atmasý için zorlamaktaydý, fakat suçluluk duygusu onu önce Moradonu tekrardan yaratmaya zorluyordu.
Herţey tekrardan inţa edildi, çiçekler yeţerdi, yaratýklar yeni yerlerini aldý. Yeni ţehir dünyanýn derinliklerinde, en saf minerallerin kullanýldýđý iţçilikle örülmüţ duvarlar ve kalelerle gökyüzüne yükseldi. Carnac'ýn en iyi kahramanlarý için büyük sokaklar geniţ avlulara açýldý. Yeni ticaret oluţumunu incelemesi için Logos Kaishan'ý görevlendirdi ve onun liderliđinde Moradon zenginleţti.
Akara birkaç gün sonra geri döndüđünde çok öfkelendi ve Logos'un yaptýđý bütün herţeyi ele geçirdi. Görünüţe göre Logos onun halkýnýn sadakatini çalmýţtý. Bu planlarý bozmak için, Akara saf yaţam gücünü Delos kalesindeki Merkez Yapýya katarak bütün ţovalyelere karţý konulamaz bir güç sađladý. Ayrýca, kaleyi kontrol etmek için dövüţleri ödüllendirmeye baţladý. Bir ţovalyenin ţöhreti artýk Delosta büyüyebilirdi.
Akara savaţ alanýna vardýđýnda, Girakon'un yerde kan içinde yatan,hareketsiz vücudunu görünce ţaţýrdý. ölümsüz Girakon,Ronark'a yenilmesinin üzerinden yeterli zaman geçmesine rađmen henüz hayata geri dönememisti. Zaman geçtikce Akara'nýn endiţesi, üzüntüye, üzüntüsü öfkeye dönüţtü. Cypher ve Pathos'dan geri kalan gücün Girakon'u terk etmesi yüzünden, ölümsüz olmasýna rađmen, Girakon'un hayata geri dönücek gücü kalmamýţtý. Akara, çaresizlik içinde Girakon'u hayata döndürmeye çalýţýrken ortaya çýkan inanýlmaz enerji sonucu savaţ alanýndaki binlerce ölü Karus askeri birer birer dirilmeye baţladýlar. Ancak Girakon'un hayatsýz vücudu bir türlü dirilmiyordu. çaresizlik ve öfke içinde Akara, tüm kudretini kullanarak bütün enerjisini Girakon'un hareketsiz vücuduna odakladý. Bedeli ne olursa olsun Akara, Girakon'u ölumün karanlýk pençelerine býrakmamaya kararlýydý.
Carnac'ýn yuzeyinin binlerce metre altýnda, Ronark'ýn hapisi tamamlanmýţtý. Hapisin duvarlari basit kayalar ve taţlardan yapýlmýţ olmasýna rađmen küçük, büyük her taţ parçasý Ronark'ýn hapisinden kaçýţýný imkansýz kýlmak için adeta bilinçli bir çaba ile çalýsýyordu. Ronark, inanýlmaz gücünü kullanarak devasa kaya parçalarýný toz ve dumana çevirdikce, yeraltýnda tüm ţehirleri kapsayabilecek büyüklükte delikler açtý ancak saniyeler icinde Ronark'ýn yok ettiđi kayalar ve taţlar tekrar yaratýlan boţluklarý doldurup Ronark'ý geri hapsediyordu. Akara'nýn yarattýđý hapis mükemmeldi.
Zaman içinde Ronark, hapisinin bekçilerinin dikkatini çekmeden kýsa bir süreliđine de olsa yeryüzü ile bađlantý kurmayý baţardý. Bu kýsa bađlantýlar sýrasýnda Pathos'un takipçileri ile irtibat kurup, Carnac da olup bitenlerle ilgili haber alýyordu.
Akara'nýn Girakon'u diriltme çabalarý en sonunda meyvesini verdi. Girakon tekrar ölümlüler arasýnda bir ölümsuz olarak yürümeye baţladý. Ancak Girakon eski kudretini kaybetmiţti. Vücudu yaţlý ve zayýftý. Ronark'ýn ölümünden önceki hayatýndan kalan parça parça anýlarý belirsizlik ve kargaţa ile doluydu. Ronark'a karsý hissetiđi nefretten geriye hic bir ţey kalmamýţtý. Bazý rüzgarsýz gecelerde, Girakon uzaklardan gelen bir cađrý hissediyordu. Nedenini anlamadýđý ama tanýdýk bir his onu uzaklara çađýrýyordu.
Akara'nýn Karus'un galibiyeti için hazýrladýđý plan sade ama etkiliydi. Akara, savaţta ölen Karus askerlerini diriltip, tekrardan El Morad askerlerinin üzerine salýyordu. Zaman içinde, yorgun ve yaralý El Morad askerleri yavaţlamaya baţladý. Akara, yaklaţan galibiyetin heyecaný ile Karus askerlerine seslendi: El Morad'ýn sonu yaklaţýyor! En sonunda Karus hak ettiđi saygýyý, El Morad'ýn kanlý cesetlerinden alacak!
Ronark, yer altýndan bađlantý kurduđu Pathos'un takipçilerinin yardýmý ile El Morad askerlerinin vahim durumunu duyunca, Akara'nýn neler planladýđýný anladý. El Morad ýn kurtuluţu Ronark'ýn hapisinden kurtulup kurtulamamasýna bađlýydý. Bu kolay olmayacaktý ama Ronark biliyordu ki hiç bir hapis mükemmel deđildi ve hapisini bir arada tutan Akara'nýn büyüsünün bir zayiflýđý olmalýydý. Ronark, hapisinin zayýflýđýný bulduktan sonra Pathos'un takipçilerinin de yardýmýyla yeraltýndan kurtulup, El Morad'a yardýmcý olabilirdi.
Baţlarda, Akara’nýn amacý basitti: Karus halkýna barýţý getirmek. Halkýna sadece onlarýn daha iyi yaţamalarý için, El Morad topraklarýný ele geçirmede ve kendilerini korumada yardýmcý oluyordu. Artýk herţey deđiţti.
EL Morad halkýnýn birçok kayýp verdiđi ve büyük bir katliamlara sahne olan ilk savaţ baţlamýţtý. Savaţ alanýnda dökülen kanlar hiç beklenmedik bir etki yarattý. Akara’nýn kullanabileceđi büyük bir yaţam gücü serbest býrakýldý ve böylece intikam almanýn ötesinde, Akara’nýn tutkusu El Morad’ýn sistematik biçimde yokoluţu olacaktý.
Ve yýkým baţlamýţtý. El Morad Kale duvarlarý, savaţý kaybeden bu ýrkýn çöküţünün adeta bir göstergesiydi.
Bir gün…bir gece…Ronark hücresinde gücünü toparlamakta ve hücresinden kurtulmak için çalýţmaktaydý. Yavaţ yavaţ, hücresinden kurtulup yüzeye cýkmayý baţardý ve hemen emrindeki adamlardan geliţmekte olan olaylarý öđrendi. Akara’nýn El Morad kalesýne dođru hareketlendiđini öđrenmiţti. Bir anda heryer göz kamaţtýran bir beyazlýđa büründü.
Etrafý hissedilir bir sýcaklýk kapladý. Ve yanma. Gözleri yanýyordu. Ronark’ý rahatsýz eden bu parlaklýđýn güneţ olduđunu farketti. Etrafta kaçmasýný engelleyecek ne bir duvar, nede bir tuzak vardý fakat önemli olan biţey vardýki o da bütün gücünün yok olmuţ olmasýydý.
Baţýný öne eđerek dizlerinin üstüne çöktü. Bir süre sonra arkasýndan güle benzer karanlýk bir figür ona elini uzattý. Kýsýk bir sesle: “Gel. Yapýlacak çok ţey var. Bu ihtiyacýn olan ţey.”
Bu el tahmin ettiđinden daha sert ve kuvvetliydi ve kolayca onu havaya kaldýrdý. Ve bir anda El Morad Kalelerinin yýkýlma sesleri duyuldu. Karanlýktaki yabancý Karus savaţcýlarýna döndü ve kýsýk bir sesle “ Ýţte sonunda bu oldu”
“Akara, Logos tarafýndan yasaklanan ţeyleri yapmakta. Acýmasýzca ve durmaksýzýn öldürmeye devam ediyor. Davranýţlarý benim topraklarýmdan farkettiđim kadarýyla dünyadaki bađlantýlarý güçsüzleţtirdi.”
“Eđer Akara’dan ţikayetciysen, sana bir önerim var. Akara tahmin ettiđin gibi bir tanrýça deđil. Çok az bir güçle büyüdü ve bu güç içinde sarhoţ oldu. Yeni bir Carnac yarattý; karýţýk, kötü biçimlenmiţ, sadece kendini yanlýzlýđýný yansýtan bir dünyaydý bu. Akara için bu savaţtan ne kazanacađý önemli deđil. Tek isteđi gelecek olan savaţlarda senin halkýnýn daha zayýf bir durumda olmasýdýr. Carnac’ta ölen her savaţçý, Karus veya El Morad, gelecek savaţlarda senin kapasite olarak dayanma güçünü azaltacaktýr.”
“Savaţ” dedi karanlýk savaţcý, sesi birden deđiţti “Ýki dünya arasýndamý?”
“Akara’nýn yeni Carnac halký konuţtuđumuz gibi birleţiyor ve belirsiz bir kadere dođru yol alýyor. Kendilerini gerçek Carnac’lý olarak tanýtýp ve senin halkýný sadece bir fazlalýk olarak bahsediyorlar. Bugunki hedefin zafer deđil. Fakat, teslim olma zamanýda deđil. Birlik ve bütünlüđü sađlamanýn zamanýdýr.”
Daha sonra Ronark bu karanlýk yoldaţýnýn ellerinin arasýndan gücünün parladýđýný gördü. Bunun ne olduđunu kadar, arkadaţý birden firladý ve gökyüzüne dođru ilerlemeye baţladý. Karus ordusu ileriye dođru yürüyüţe geçti.
“Kimsin sen? ” dedi Ronark
“Bir dost” dedi karanlýktaki yabancý, “elinden geleni yapmaya çalýţan kiţi. Gerisi sana kalmýţ”
Savaţ büyük bir inlemeyle baţladý. Catapultlar karţý taraftaki düţmaný öldürebilmek için harekete geçtiler. Savaţ alanýný gökyüzünden gelen binlerce ok kapladý.Ve ardýndan çýđlýklar ve inlemeler. Yavaţça, Karus tarafý, ladder trucklarý kaleye dođru ilerlemeye baţladý. Her ölünün ardýndan Ronark içinde kötü bir sýzlama hissetti. Akara her saniye daha güçleniyordu. Hayatýnda ilk defa Ronark kendini çaresiz hissetti. Savaţ onun alanýydý ve bu alanda üstündü. Bütünlük gerekiyordu ve yardýma ihtiyacý vardý.